60lı yaşlarının sonlarında iki yakın arkadaş. Prostattan dertleri var. Aslında benden önce epey bir doktor gezmişler. Prostat büyümesi ve onun tedavisi ile ilgili epey bilgililer. Ama hala kafalarında çok soru var. Tedavi olmaları gerektiğini biliyorlar ama bir türlü karar veremiyorlar. İlk beyefendiyi daha önce de görmüştüm. Memnun kaldığı için bu kez arkadaşını da getirmişti.
Hastamın, son zamanlarda iyice rahatsız etmeye başlayan idrar kaçırma problemi vardı. Geçenlerde kapıyı açıp eve girene kadar idrarı öyle bastırmış ki tuvalete yetiştirememiş. Olur olmaz yerde idrar kaçırma korkusu sosyal hayatını kısıtlamaya başlamış. Ani sıkışma ve idrar kaçırma için daha önce başka bir ürolog kendisine ilaç tedavisi vermiş.
İdrar kaçırmanın prostatla ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz. Ani ve şiddetli sıkışma akabinde idrar kaçırma daha sık kadınlarda görülür. Ama erkeklerde de hiç nadir değildir. Daha da önemlisi prostat büyümesi bunun önemli bir sebebidir. Prostat büyümesi kendini genellikle işeme zorluğu ile gösterir. Ama bu hastamda olduğu gibi bazen işeme zorluğu ve ilişkili diğer semptomlar baş göstermeden önce mesane problemleri başlar. Mesane problemleri, 24 saat içinde oldukça kısa bir zamana karşılık gelen işeme periyotlarına ait semptomlara kıyasla geniş bir zamana yayılır ve dolayısıyla hayat kalitesini çok daha fazla etkiler. Hastamın ilk değerlendirmesini eksiksiz olarak tamamladım. Prostat büyüklüğü yaklaşık 95 ml idi. PSA değeri ise 1.1 ng/mL olarak saptandı. Oldukça düşük olan PSA değeri prostatın diğer bir hastalığı olan kanser ile ilgili endişeye mahal kalmadığını haber veriyordu. Hastamın belirgin bir işeme zorluğu yoktu. Nitekim işeme testinde de işeme hızı gayet iyiydi. İşedikten sonra içeride önemli miktarda bir artık idrar kalmıyordu. Hastam hem idrar kaçırmaktan hem de bunun tedavisi için verilen ilaçların olası yan etkilerinden şikayetçiydi. İlaç ani sıkışmaları azaltmıştı ve henüz kayda değer bir yan etki de yapmamıştı ama hastam bu ilacı uzun süreli kullanırsa unutkanlık yaşamaktan endişe ediyordu. İlacın sadece kullanıldığı sürece etki ettiğinin, kalıcı bir faydası olmadığının ve prostat orada durdukça da şikayetlerinin devam edeceğinin farkındaydı. Bana büyümüş prostatına yönelik bir tedavi talebi ile başvurmuştu.
Beraberinde gelen yakın arkadaşının prostat problemi ise biraz daha eskiye gidiyordu. İki sene önce gittiği üroloji muayenesinde prostatının büyük olduğu saptanmıştı. Mesanesinde de bir taş vardı. Hastam daha önce yaptırdığı tetkikleri tuttuğu dosyayı bana uzatırken ben öncelikle kendisinin şikayetlerini dinlemek istediğimi söyledim. Birkaç senedir idrar yaparken zorlanıyordu. Sık sık idrara çıkıyor, geceleri işemek için uyanıyordu. Ama arkadaşının tarif ettiği gibi ani sıkışması ve akabinde idrar kaçırması yoktu. İki sene önce PSA değeri yüksek (9.3 ng/mL) gelince prostat MR’ı yapılmıştı. MR’da prostat kanseri riski yüksek lezyonlar saptanmamıştı. Güncel PSA değeri 2.7 geldi. İlginç bir tesadüf eseri bu hastamın prostat hacmi de arkadaşı gibi yaklaşık 90 ml idi. Bunu duyunca birbirlerine bakıp kahkaha attılar. İki sene önce kendisine prostat ameliyatı önerilmişti. Ama hasta ameliyattan kaçınmış, bugüne kadar da tekrar kontrole gitmeyi ihmal etmişti. Prostat büyümesi için kendisine reçete edilen ilaçtan artık eskisi kadar fayda görmediğini söyledi.
Yukarıda belirttiğim gibi hastalarımın ikisi de iyi huylu prostat büyümesinde uyguladığımız cerrahi tedavilere oldukça hakimdi. TUR, HoLEP, REZUM gibi güncel tedavi yöntemlerine dair fikirleri vardı. Ama kendileri için hangi yöntemin uygun olduğundan emin değillerdi. Ben, önce ilk hastama ameliyat olmanın kendisi için bir seçenek olabileceğini, ikincisine ise mutlaka ameliyat olması gerektiğini söyledim. Prostat büyüklükleri aynı olan bu iki arkadaş hastalıklarına farklı yaklaşmamı garipsemişti. Kendilerine sebebini anlattım. Hastalık yoktur, hasta vardır. Prostat büyümesi oldukça farklı klinik senaryolarla karşımıza çıkabilir. Hastalık ikisini farklı şekillerde etkilediği için tedavi yaklaşımları da farklılıklar arz ediyordu. İkinci hastamın mesanesindeki taş ve artık cepleşmeye başlayan mesane cidarı prostat büyümesi için kesin ameliyat endikasyonlarıydı. Bu bulgular mesanenin dekompanse evreye girdiğini işaret ediyordu. Büyümüş bir prostat, işeme sırasında mesanenin çıkışında bir engel halini alır. Başka hastalıklarda olduğu gibi vücudumuz prostat büyümesinde de bazı kompansasyon mekanizmalarını devreye sokar. Yani, kusuru telafi eder ya da sorunu tölere eder. Mesane kası, kasılma sırasındaki direnci kırmak için daha güçlü kasılır ve zamanla hacmen de kalınlaşır. Bu kompansasyon işleri bir yere kadar götürür. Ama git gide artan direnç mesane kasını güçsüz düşürür. Mesanede artık işeme sonrası önemli miktarlarda idrar kalır. Mesanede bekleyen idrarın içinde çözünen maddeler çöker ve taş formu alır. Mesane duvarı işeme sırasında meydana gelen yüksek basınçlar nedeniyle cepleşmeye başlar. Bütün bu tablo nedeniyle ikinci hastama ameliyat olması gerektiğini söyledim. Prostatı epey büyük olduğu için uzun süren ve belki de biraz kanamalı bir TUR ameliyatı gerektirecekti. REZUM de yetersiz kalabilirdi. Lazer ile prostat enükleasyonu yani HoLEP onun için ideal tedaviydi.
İlk hastama ise ameliyat olmak istiyorsa öncelikle REZUM’ü önerebileceğimi söyledim. Çünkü prostat ameliyatı olmasını gerektiren kesin endikasyonlar henüz yoktu. Ama bu zaman meselesiydi. Bu konuda yapılmış bilimsel çalışmalar büyük prostatların ilaçla tedavisinin bir yere kadar mümkün olduğunu eninde sonunda cerrahinin gerekeceğini gösteriyor. REZUM cinsel fonksiyonların korunması adına diğer yöntemlerden bir adım öne çıkıyor. Üstelik işlem sırasında yoğun bir anestezi verilmesine de gerek duyulmuyor. Özellikle kan sulandırıcı tedaviler alan hastalar için ideal bir yöntem. İşlem sonrası peyderpey bir iyileşme sağlayan REZUM bu hastamın henüz dekompanse evreye gelmemiş hastalığı için ideal bir seçenekti.
Comments